Umre: Kalbe Yolculuk
Umre: Kalbe Yolculuk
Yolun Çağrısıdır;
Bazen bir çağrı düşer kalbin ortasına, bir ses...
Dıştan gelmez, içten gelir.
Bir yolda olman gerektiğini söylüyordur.
Ama nereye olduğunu bilmezsin.
İşte Umre, bu bilinmezliğe adım atma cesaretidir.
Bu yol, varlıktan yokluğa; benlikten teslimiyete doğru bir yolculuktur.
Yolların en sessizi, amacı en derinidir.
"Ey yolcu, çıktığın bu sefer sıradan bir seyahat değil, kalbine geri dönüşün ilk adımıdır."
Yol:
Yolculuk, bedenin değil, ruhun kıblesine yürüyüşüdür.
Her adım, nefsin kalın duvarlarına bir darbedir.
Her mola, bir perdeyi aralamak içindir.
Bu yol, şehirlerin dışına değil, kalbin özüne varır.
Kafileyle çıkarsın ama yol yalnızlıktır.
Kimse senin içindeki Kâbe'yi göremez.
Yolda gördüklerin, sende olanların yansımasıdır.
Ve Mevla der ki:
"Ben size şah damarınızdan yakınım, ama siz bana yolculuk etmedikçe o yakınlığı hissedemezsiniz."
(Felsefi Bir Not):
Bu yolculuk, fenomenolojik anlamda bir varlığın kendini yeniden kurmasıdır.
Alışkanlıklar, aidiyetler, sosyal roller geride kalır.
İnsan, “Ben kimim?” sorusuna yolda cevap bulur.
Çünkü insan ancak yoldayken kendine ayna tutabilir.
Tasavvufi Bir Yansıma:
Bu yolculuk, Seyr-u Sülûk’tur.
Bir mürşid eşliğinde değil belki, ama Rahman’ın doğrudan rehberliğiyle...
Yolda fark edersin:
Her adımda bir harf gizlidir.
Ve bu harfler birleşince, Hakk’ın ismini fısıldar:
HU
Dr. Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi