Umre: Dıştan İçe Bir Sefer
Umre: Dıştan İçe Bir Sefer...
Tasavvufta seyr-u sülûk, yani manevi yolculuk, sâlikin (arayış içindeki insanın) nefsini tanıma ve Allah'a yaklaşma sürecidir.
Umre de bu anlamda bir seyr-u sülûk gibidir.
Fiziksel olarak Kâbe’ye yapılan yolculuk, ruhsal olarak da kalbin Kâbe’sine, Allah’a yönelmenin remzidir.
Yolculuk boyunca terk edilen her şehir, her konfor, içsel benliğin kabuklarının soyulmasıdır.
Her adım, içteki bir perdeyi aralayan sessiz bir duadır.
İhram: Benlikten Soyunmak
İhram, sembolik bir kefendir.
İnsan, ihrama girerken dünyadan, statüsünden, arzularından, nefsinden sıyrılır.
Artık o ne bir isimdir, ne bir makam, ne bir aidiyet...
Bu hâl, Tasavvufta fenâ makamına işaret eder.
Yani kişinin kendiliğinden geçmesi, yokluğa razı olması...
Çünkü hakiki vuslat, ancak benlik terkedildiğinde başlar.
İhram:
"Ben diye bir şey yok artık; varlığım, yokluğuma secde etti."
Kâbe: Kalbin Merkezine Dönüş
Kâbe, zahirde bir taş bina olsa da, batında kalbin sembolüdür.
Tasavvuf büyükleri,
"Kâbe seni çağırmaz, senin içinde bir Kâbe var ki o çağırır." derler.
Kâbe etrafında dönmek (tavaf), kalbin Allah etrafında dönmesidir.
Nefs-i emmâre etrafında dönen kalp, şimdi Rabbânî merkeze yönelmiştir.
Aşkın merkezine...
Bu dönüş, felsefi açıdan insanın merkezine dönmesi, varoluş amacını yeniden hatırlamasıdır.
Tavaf, zamanın dışında bir hâle bürünür.
Çünkü aşk da, hakikat de zamansızdır.
Sa'y: Arayışın Hikmeti
Hz. Hacer’in Safâ ile Merve arasında su arayışı, insanlığın ebedî hakikat arayışının sembolüdür.
Hz. Hacer validemizin koşusu, umudun, tevekkülün ve direnişin adımlarıdır.
Tasavvuf açısından Sa’y, nefs ile ruh arasındaki gelgitleri, sabırla yapılan hakikat arayışını temsil eder.
Ve o koşuda şunu duyarsın:
"Su yok belki ama susuzluğun bile Allah’tandır.
Arayışa düşmek, vuslatın ilk kapısıdır."
Dr. Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi