Eylül-Ekim Umre Turları
Umre Turlarında 21.yıl

Say - İki tepede aranan hakikat

Say - İki tepede aranan hakikat

“İki tepede aranan hakikat”

Safa'dan başlayan arayış, Merve'de vuslata erer,
Ama vuslat yeni bir arayışa gebe kalır.
Sây, insanın içinde ki bitmeyen susuzluğun adıdır.


Sây – Adımların Anlamı

Sây, sadece adımlardan ibaret değildir.
O, kalbin, sabrın, duanın ve teslimiyetin yolculuğudur.

Safa ile Merve arasında gidip gelen ayaklar,
Aslında bir annenin duası,
Bir çocuğun susuzluğunu,
Bir ümmetin arayışını taşır.

Hz. Hacer'in çırpınışıdır bu...
Ama o çırpınış, çaresizliğin değil;
İmanın, tevekkülün ve teslimiyetin nişanesidir.

Sây, kulun Rabbinin rahmetini aramak için attığı adımdır.
Arayışın vücuda bürünmesidir.
Bu ibadet, zahiren bir koşu, bâtınen bir yakarıştır.


Hz. Hacer: Tasavvufun Sessiz Öğretmeni

Sây’in öznesi bir kadın: Hz. Hacer.
O nebi değil,
Ama bir ümmete örnek olacak kadar büyük bir imandır.

Onun adı, sabrın ve teslimiyetin aynasında yazılmıştır.
O, “Elbet Allah bir yol açar” diyerek,
Yedi kez iki tepe arasında koştu.

İşte bu yüzden Sây,
Tasavvufta “fenâ fillah”a giden bir yoldur.
Çünkü arayış, insanı önce acziyetle tanıştırır.
Sonra o acziyetin içinde vuslatın rahmetini bulur.

Sây, Hz. Hacer’in susuzlukta değil,
İlahi bir iradeyle konuştuğu andır.
Her adım,
“Ey Rabbim! Beni sana ulaştıracak bir iz bırak!” diye yankılanır.


Kalpteki Safa ve Merve

Safa ve Merve, yalnızca iki tepe değildir.
Biri başlangıç, diğeri nihayeti simgeler.

  • Safa: Kalbin safiyetidir. İlk yöneliştir.

  • Merve: Arınmanın ve yakınlığın mükâfatıdır.

Bu iki tepe arasında gidip gelen beden,
Aslında içindeki nefs, kalp ve ruh arasında mücadele verir.

  • Safa’dan başlamak: “Ben âcizim, ben arayıştayım.”

  • Merve’ye varmak: “Rabbim bana yeter, O’na teslimim.”

Sây, işte bu iki fark ediş arasında yapılan kalbi seyirdir.
Her gidiş, biraz daha bırakıştır.
Her dönüş, biraz daha buluştur.


Sûfînin Sây’ı – Arayışta Kalmanın Edebi

Tasavvufta Sây, sülûk yolunun bir metaforudur.

Sâlik, aşk ile başlar Safa’dan yürümeye,
Nefisle savaşır, kalbini arındırır, hakikati sorar,
Gecelerce susar...

Ve sonunda Merve’de vuslat umar.
Ama vuslat, hep yeniden doğan bir ayrılıktır.

Sûfî bilir ki, bu dünya bir arayıştır.
Zemzem içilse de kalp hep susar.
Çünkü mutlak vuslat, bu âlemde değil;
O’nun cemâlinde tamamlanır.

Bu yüzden Sây bitse de, Sülûk bitmez.
Adımlar durur, ama arayış hep kalır.


Sây ve Kalpteki Hz. Hacer

Her insanın içinde bir Hz. Hacer vardır.

Bir yerlerde susuz kalan bir çocuk gibi,
Bir umutla Rabbe yönelen bir kalp gibi...

İşte Sây,
İçimizdeki Hz. Hacer’i tanımaktır.
Onunla beraber koşmaktır.

Umutsuzlukla değil, umutla koşmak
Çünkü biliyoruz ki:
Allah, arayanları asla mahrum bırakmaz.

Zemzem, Hz. Hacer’in çırpınışının değil,
Allah’a güveninin neticesidir.
Sây, o güvenin ayak sesleridir.


Adım Adım Hakikate

Sây, bedeni yorar;
Ama kalbi diriltir.

O, teslimiyetin ayak izidir.
Bir annenin duası,
Bir peygamberin sabrı
Ve bir ümmetin şükrüdür.

Tasavvufi bakışla Sây,
İnsanın içsel dünyasındaki arayışın sembolüdür.

İnsan içindeki Safa’dan yola çıkar,
Ve ancak Merve’de, Rabbin lütfuyla hakikate ulaşır.

Ama her ulaşım, yeni bir yola dönüşür.
Çünkü hakikatin yolu bitmez.

Bitmemelidir…


Dr. Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi

Diğer Başlıklar