Ravza 4
Ravza – 4
“Ravza’ya Giden Yol”
(Kalbinle yürüdüğün bir vuslat yolu)
Bazı yollar vardır; bastığın toprak değil, yürüdüğün rahmettir.
Bazı menziller vardır ki, varmakla bitmez; kalbin orada yeniden doğar.
İşte Ravza’ya giden yol, böyle bir yoldur.
Ravza, sadece Medine’nin kalbinde bir bahçe değildir.
O, Sevgililer Sevgilisi’nin (S.A.V.) gölgesinde yeşeren bir rahmet nurudur.
Ve O’na yürümek, toprağa değil; edepe, aşka ve teslimiyete yürümektir.
Umre ile başlayan niyet, kalbini tek bir noktaya yöneltir.
Dünya soyunur gözlerinden, kibir dökülür avuçlarından.
Artık sen bir yolcusun; ama bir coğrafya değil, bir hasret yön verir adımlarına:
“Ravza’ya varmalıyım...”
Ravza’ya giden her adımda, Uhud’un yankısını duyarsın dağlarda.
Mescid-i Nebevi’nin minareleri kalbini çağırır ezanla.
Ve gönlünün en derin yerinde,
“Esselamü aleyke yâ Resûlallah” cümlesi incecik bir sızı gibi titrer.
Medine ufukta belirdiğinde,
ne valiz gelir aklına, ne dünya yükü...
Tek bir şey kalır içinden geçen:
“Ben O’nun kapısına geldim.”
“Bu yol edep yoludur.”
Bu yol; gözyaşıyla yıkanır,
dillerde salavat, gönüllerde hicab ile yürünür.
Çünkü bilirsin ki Ravza-i Mutahhara,
meleklerin kanatlarını sürttüğü bir bahçedir.
Her adımın bir secde gibi olur;
ayakların yürür ama kalbin diz çöker.
Bu yol, ayakta duran bedenin değil,
secdeye kapanan ruhun yoludur.
Ravza’ya vardığında, yılların duası gözlerine dolar.
O yeşil kubbe sana gökyüzü gibi görünür.
Altında gölgelenen her yürek, bir aşka şahit, bir vuslata ermiştir.
Oraya varmak, Efendimiz’in (S.A.V.) tebessümüne dokunmak gibidir.
İsmini anmakla yetindiğin Resûl’e,
şimdi kalbinle:
“Ben geldim yâ Resûlallah...”
demektir.
Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi
Diğer Başlıklar