Mekke 3

Mekke – 3
“Kalbin Kâbesi: Mekke”
Mekke...
Zamanın ilmek ilmek çözüldüğü, taşın konuştuğu, toprağın secdeye vardığı ilk kıbledir.
Orada hiçbir adım tesadüf değildir. Her ayak izi bir yakarış, her rüzgâr bir zikir taşır...
Mekke...
Hz. Âdem’in (A.S.) teslimiyetine, Hz. Hacer’in ümidiyle Zemzem gibi fışkıran rahmete ev sahipliği yapar.
Safa ile Merve arasında koşan sadece bir anne değil; aslında aradığımız biziz, özümüz, kaybettiğimiz ilk huzur...
Kalbinin etrafında dönercesine, Kâbe'nin etrafında döner insan;
sanki Rabbin kalbindeki sırrına ulaşmak istercesine...
Dönmekle çözülür benlik,
Erir nefsin katılığı
Ve kul, “hiç”e varır Mekke’de.
Çünkü orası “ben”in öldüğü, “O”nun dirildiği yerdir.
Mekke...
Dillerdeki en eski duadır,
Gökte yazılmış en kara sevdadır.
Güneş orada başka doğar, ay başka hüzünlenir.
Çünkü orası, Hz. Muhammed’in (S.A.V.) gözyaşlarıyla yoğrulmuş bir yetim şehridir.
Sen Mekke’ye değil, Mekke sana çağrıdır.
Kâbe’nin taşları seni değil, sen onları özlersin.
Çünkü her taşında bir sır gizlidir,
Her gölgesinde bir nebi nefesi...
Kime anlatayım Mekke’yi?
Kulağı kalbiyle duymayan anlayamaz,
Ayağını ruhuyla basmayan hissedemez.
Mekke bir şehir değil; bir hâl, bir secde, bir vuslattır.
Ey yolcu,
Eğer kalbini oraya bırakmadıysan,
Bedeninle gidip gelsen ne çıkar?
Asıl hac ve umre, içimizdeki putları devirmektir.
Asıl tavaf, kalbin Kâbe’ye seyridir.
– Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi
Diğer Başlıklar