Eylül-Ekim Umre Turları
Umre Turlarında 21.yıl

Mekke 1

Mekke 1

Mekke-1
Mekke’nin Coğrafyası ve Önemi

Mekke, Arap Yarımadası'nın batısında, Hicaz bölgesinde yer alan, deniz seviyesinden yaklaşık 277 metre yükseklikte, dağlarla çevrili dar bir vadide kurulmuş bir şehirdir. Şehir, kuzeyden güneye uzanan önemli kervan yollarının kesişim noktasında bulunmaktadır. Bu özelliğiyle hem ticaret yolları üzerinde durmakta hem de kutsal Kâbe'nin bulunduğu bir Hac merkezi olarak jeopolitik anlamda büyük bir öneme sahiptir.

Mekke'nin kayalık ve çorak arazisi, tarımsal faaliyetleri sınırlandırmış olsa da, coğrafi dezavantajı ticaret ve dini çekim gücü ile telafi edilmiştir. Özellikle Kızıldeniz limanları ile Yemen, Şam ve Habeşistan arasındaki ticaret ağında Mekke, önemli bir yere sahiptir. Bu yönüyle şehir, adeta bir iktisadi geçiş kapısı olarak işlev görmüştür.

Kabilecilik ve Sınıfsal Ayrım

Peygamberlik öncesi Mekke toplumunun temel sosyal örgütlenmesi, kabile sistemine dayanıyordu. En güçlü kabilelerden biri olan Kureyş, Mekke’de hem ekonomik hem de siyasi açıdan hâkim konumdaydı. Kureyş kabilesi, kendi içinde kollar ve soylar şeklinde alt gruplara ayrılıyor, her kolun ayrı bir lideri bulunuyordu.

Toplumda soy bağına ve asil kabile mensubiyetine büyük önem verilmekteydi. Bu durum, sosyal hiyerarşiyi derinleştiriyor; köleler, mevâli (himaye altında olan yabancılar), kadınlar ve fakirler alt sınıflarda yer alırken, asil Kureyşli erkekler üst sınıfı oluşturmaktaydı.

Mekke toplumu patriyarkal bir yapıya sahipti. Erkek egemenliği sadece aile yapısında değil, ticaret, hukuk ve savaş alanlarında da belirgindi. Kadının sosyal itibarı zayıftı; miras hakkı yoktu ve kız çocukları bazı kabilelerde diri diri gömülmekteydi. Bu durum, sonraki dönemde İslam’ın kadına getirdiği hakların ne denli devrimsel olduğunu göstermektedir.

Ticaret, Hac ve Kölelik

Mekke'nin ekonomik gücünün temeli, kervan ticaretine dayanıyordu. Kureyş tüccarları, özellikle Yemen ve Şam arasındaki ticaret seferlerinde etkiliydi. Kur’an’da da değinildiği üzere, “Kış ve Yaz seferleri” (Rıhle) bu dönemde Mekke’nin iktisadi yapısını belirleyen ana unsurdu.

Ayrıca, Kâbe’nin bulunduğu şehir olması Mekke’yi bir dini merkez hâline getiriyordu. Yılın belirli dönemlerinde düzenlenen panayırlar ve Hac mevsimi, Mekke’ye büyük insan akınları sağlıyor, bu da ekonomiye canlılık katıyordu. Ukaz, Mecenne, Zülmecaz gibi panayırlarda ticaretle birlikte edebi ve siyasi etkinlikler de yapılıyordu.

Kölelik ise toplumun bir diğer ekonomik dinamiğiydi. Köleler hem ev hizmetlerinde hem de ticari seferlerde kullanılıyor; bazen miras yoluyla, bazen savaş esiri olarak elde ediliyordu. Mekke’nin zengin aileleri çok sayıda köleye sahipti.

Kültürel ve Dini Hayat

Peygamberlikten önce Mekke'nin kültürel hayatı, sözlü edebiyat, şiir ve panayır gelenekleriyle şekillenmişti. Arap şiiri, o dönemin en önemli kültürel ifadesiydi. Şairler, kabilelerin övgüsünü yapmak, düşmanlarını yermek ve toplumsal olayları kayıt altına almak için şiirler söylerlerdi. Bu şiirler, aynı zamanda kabile tarihini ve kolektif hafızayı da taşıyordu.

Mekke halkı, Hanif dini anlayışından uzaklaşarak çok tanrılı (putperest) bir dine yönelmişti. Kâbe’nin çevresi putlarla doldurulmuş; Hubel, Lat, Menat ve Uzza gibi çeşitli ilahlar farklı kabilelerce tapınma nesnesi hâline getirilmişti. Bununla birlikte az sayıda da olsa Hanif adı verilen tek “Allah” inancına bağlı kişiler (örneğin Zeyd b. Amr), bu yozlaşmış dinden rahatsızlık duymaktaydı.

Ahlaki ve Hukuki Yapı

Toplumda ahlakî normlar, genellikle kabile örf ve âdetlerine dayanıyordu. “Cahiliye” dönemi olarak adlandırılan bu devrede, güçlü olanın haklı sayıldığı, zayıfın korunmadığı bir düzen hakimdi. Kan davaları, intikam kültürü, faizcilik, fuhuş ve şarap içiciliği gibi davranışlar yaygındı.

Yine de bazı erdemler—özellikle “mürüvvet”, “sadakat”, “misafirperverlik”, “cömertlik”—yüksek ahlakî kıstaslar olarak kabul ediliyordu. Bunlar, kabile şerefiyle doğrudan ilişkiliydi.

Sonuç itibariyle Peygamberlik öncesi Mekke; coğrafi konumuyla stratejik, ekonomik yapısıyla güçlü, ancak sosyolojik ve ahlaki yönden parçalı ve bozulmuş bir şehir görünümündeydi. Bu şehir, çok tanrılı inanç sisteminin, kabileci taassubun ve sınıf ayrımının hâkim olduğu bir yapıya sahipti. Fakat aynı zamanda; Kâbe’nin çevresinde şekillenen mistik bir çekim merkezi, Arap şiirlerinin beslendiği kültürel bir merkez, ticaretin ve panayırların döndüğü iktisadi bir merkez olarak tarihsel sahnede yerini almıştı.

İşte tam da bu yapının ortasında, Hz. Muhammed’in (S.A.V) doğduğu ve Peygamberliğe hazırlandığı şehir olan Mekke, zamanla bir dönüşümün, ahlaki uyanışın ve ilahi bir çağrının beşiği haline gelecektir.

— Özer Akpınar
Araştırmacı-Tarihçi

Diğer Başlıklar