Medine 3
Medine – 3
Medine’de Edep
"Medine’ye edep ile girilir, çünkü orada aşk ayakta durur, ses secdede susar..."
Medine bir kalp şehridir; duvarları sessizlikle, sokakları sabırla örülüdür.
Orada her adım bir duadır, her nefes bir şükürdür.
Ve her bakış, Resûl’ün hatırasına hürmettir.
Bu yüzden Medine’de yürümek, yeryüzünde edep ile yürümenin en latif örneğidir.
Edep, Medine’nin görünmeyen ama en baskın rengidir.
Onu ne haritalarda görebilirsin, ne tablolarda.
Ama gönlünle oraya vardığında ilk hissedeceğin şey şudur:
Sessizliğin içinde yankılanan bir huzur, saygının eşiğinde duran bir huşû…
Hz. Ebû Bekir (r.a), Resûlullah’ın odası önünde sesini alçaltırdı.
Hz. Ömer (r.a), Ravza’nın yakınında ayakkabısını çıkarırdı.
Ashâb, Peygamber’in huzurunda konuşmaz; susar, kulak kesilirdi.
Çünkü bilirlerdi ki burada konuşmak izne, bakmak ise edeple terbiye edilmeye bağlıydı.
Kur’ân onları şöyle uyardı:
“Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber’in sesinin üstüne yükseltmeyin.
Yoksa amelleriniz boşa gider de siz farkına bile varmazsınız.”
(Hucurât / 2)
Medine’de edep bir duruştu.
Ravza’ya adım atmadan önce niyetin temizlenmesi, kalbin cilalanması gerekirdi.
Orası bir mekândan ziyade bir hâldi.
Resûl’ün huzuruna çıkmak, dünya sarhoşluğundan kurtulmak,
kelimelerle değil, hâl ile selâm vermekti.
Tasavvufta edep, marifetin zeminidir.
Edep olmadan marifet olmaz, muhabbet kök salmaz.
İşte Medine, bu edebin semtidir.
Yunusça söylersek: “Edep yâ Hû” nidâsı en çok burada anlam kazanır.
Ravza’nın önünde susmak, çok şey söylemektir.
Mescid-i Nebevî’de yürürken yavaşlamak,
Resûl’e olan aşkın kalpte yavaş yavaş yer bulmasıdır.
Ziyarette gözyaşı dökmek ise edebin gözle dil arasındaki tercümesidir.
Medine’de edep sadece Peygamber’in kabrine karşı değil;
bir hurma ağacına, bir toprak zerresine, bir çocuğun oyununa, bir ezan vaktine karşı da gösterilir.
Çünkü orada her şey Resûl’ün şehri olmanın vakarıyla susar, bekler, şahitlik eder.
Ve bu edep sadece Medine’de kalmaz.
Kalbine Medine giren, artık edebi kendine yoldaş edinir.
Sözlerinde yumuşaklık, bakışlarında merhamet, davranışlarında vakar olur.
Çünkü Resûl’ün huzuruna bir kez edep ile çıkan, artık dünyaya da edep ile bakar.
Medine sadece bir ziyaret yeri değil; bir hâl mektebidir.
O mektepte edep öğrenilir.
Oradan alınan bu edep, hem aşkı hem insanlığı taşır.
Çünkü hakikatte edep, Allah’a karşı duruşun adıdır.
Medine ise o duruşun en güzel tecellisidir.
Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi
Diğer Başlıklar