Eylül-Ekim Umre Turları
Umre Turlarında 21.yıl

Sevr Dağı (Mağarası)

Sevr Dağı (Mağarası)

Saklanmanın ve Sırlanmanın Mağarası

“Sen onları görmedin; mağarada iki kişi idiler. O vakit arkadaşına diyordu ki: ‘Üzülme, Allah bizimle beraberdir.’”
(Tevbe, 9/40)

Hicretin Sessiz Başlangıcı

Sevr Mağarası, Mekke’nin güneyinde, sarp kayalıklarla örülü Sevr Dağı’nın zirveye yakın bir noktasında yer alır.
Hicretin ilk durağı, Resûlallâh’ın (S.A.V) zulümden medeniyete, yalnızlıktan ümmete yürüyüşünde bir sığınak, bir bekleyiş noktasıdır.
Bedir’in, Uhud’un ve Hendek’in öncesinde, büyük bir inkılâbın ilk sessiz sabahıdır Sevr.

Peygamber Efendimiz (S.A.V), hicret yolculuğunda Hz. Ebû Bekir (R.A) ile birlikte Sevr Mağarası’na gizlenmiştir.
Üç gün boyunca burada kaldılar.
Bu zaman dilimi, görünürde bir saklanış, hakikatte ise bir tevhid ve tevekkül makamıydı.
Mağara: dıştan kaçışın, içten bir teslimiyetin adı oldu.

Üç günlük süre, Medine’ye giden kutlu yolculuğun sabırla örülen ilk adımıydı.
Dışarıdan bakan bir göz için dar bir sığınaktı burası; sancısının saklı rahmiydi.


Tevekkül ve Tevhid Dersi

Sevr’de geçen o üç gün, İslâm tarihinde yalnızca bir kaçış değil, bir teslimiyet örneğidir.
Hz. Ebû Bekir’in “Onlar bizi görürlerse…” endişesine karşı Resûlallâh’ın verdiği cevap, çağlar üstü bir teslimiyetin ve tevhid inancının özüdür:

“Üzülme! Allah bizimle beraberdir.”

Bu cümle, her zorlukta sığınacağımız ilâhî huzurun özetidir.
Sevr, bir sığınak değil, Allah’a sığınmanın kendisidir.
Maddî bir mağarada gözlenirken, manevî bir tevekkül kalesi inşa edilmiştir.
Dışarıda müşriklerin ayak sesleri duyulurken, içeride Rabbin dostluğu konuşulmuştur.


Sırra Yakınlık

Tasavvuf ehline göre Sevr, yalnızca bir mağara değil, sükûta bürünmüş bir sır evidir.
“Sevr” kelimesi Arapça’da “Buzağı” anlamına gelir; annesinden ayrılan bir yavru gibi, Peygamber de (S.A.V) ümmetinden ve Mekke’sinden ayrılmış ama onları kurtaracak bir rahmete yürümektedir.

Mağara, içe dönmenin; kalbe yönelmenin, dış dünyanın sesini susturup iç hakikatin yankılarını duymanın sembolüdür.
Sevr, zahirin karanlığı içinde bâtının nurudur.
Mağara karanlıktır, ama içindekiler nurla çevrilmiştir.


Sevr’de Zamanın Sustukları

Sevr’de zaman durmuş gibidir.
Orada ne takvim işler ne saatler geçer.
Orada yalnızca kalp atar ve Allah’ın varlığı hissedilir.
Örümcek ağı ve yuva yapan güvercin, kaderin kalemiyle bir korunmanın mühürleridir.
Kimi zaman en büyük mucize, en sade hikâyede gizlidir: ne melek ordusu ne yıldırımlar…
Sadece bir örümcek ve bir güvercin…
Ve elbette; Allah’ın muradı.


Her Kalpte Bir Sevr

Her mü’minin kalbinde bir Sevr Mağarası olmalıdır;
Kalabalıklardan kaçıp kalbine sığınabildiği, dünyevî telaşlardan uzaklaşıp teslimiyetle sükûna erdiği bir mekân…
Her hicretin bir Sevr’i, her doğuşun bir karanlığı, her secdenin bir yalnızlığı olur.

Bugünün dünyasında Sevr; modern insanın iç sıkışmalarında aradığı hakkı sükûttur.
Tüm dış gürültüleri susturup, sadece “Allah bizimle” diyebilecek bir gönül hâlidir.


Sevr Bir Durak Değil, Bir Ufuktur

Sevr Mağarası, sadece hicretin başlangıç noktası değil, imanın tevekkülle nasıl taçlandığını gösteren bir manevî yükseliştir.
O mağarada gizlenen bir Peygamber değil, çağlara rehber olacak ümmetin özü saklanmıştır.
Ve her çağın içinde bir “Sevr” vardır.
Her yolcunun bir Sevr durağı olur.
Kimileri orada korkuyla bekler, kimileri ise teslimiyetle…
Çünkü Sevr’de kalmak değil, Sevr’den yürümek gerekir.

Ve yürüyenler bilir ki:

“Üzülme, Allah bizimle beraberdir.”

Dr. Özer Akpınar
Araştırmacı – Tarihçi

Son güncelleme: 05.07.2025

Diğer Başlıklar